NİĞDE GELENEKSEL EL SANATLARI


Geleneksel El Sanatları
Niğde özgün el dokuma halılarıyla dünyaca tanınan bir kenttir. Ayrıca Çancılık, palancılık, bıçakcılık ve keçecilik bu bölgede hala sürdürülen geleneksel el sanatları arasındadır.

Ulukışla ilçesinde üretilen el örgü tiftik şalı bayanların beğenisini kazanmış el sanatı ürünlerindendir.


Çancılık

Palancılık

Halıcılık

NİĞDE SIR ALİ CAMİİ


SIR ALİ CAMİİ
Sır Ali Mah. dedir. Caminin inşa kitabesi yoktur. Ancak caminin güneybatı köşesinde yine aynı isimle anılan bir çeşme vardır. Bu yapı üzerindeki kitabeye göre, 1124H./1712M. Tarihinde yenilenerek daha önce var olan çeşmenin yerine yapıldığı, bu durumda caminin de 1712 yılı civarında yapıldığıdır. Günümüze bazı onarımlarla gelen camii, orijinal özelliğini kısmen korumakta ve işlevini devam ettirmektedir. Yapı dıştan 9.30×12.60 m. boyutlarında enine dikdörtgen planlı, düz ahşap tavanlı camiler gurubuna girer. Yapının son cemaat yeri yoktur. Batı yönüne yakın zamanda briketten iki şerefeli minare yapılmıştır. Yapının duvarlarında kaba yonu taş, mihrap, sütun ve kemerlerde ince yonu taş, örtü sisteminde ahşap malzeme kullanılmıştır. Sade inşa edilen yapı da önemli bir bezeme yoktur.

NİĞDE KIĞILI CAMİİ



Bal Hasan Mahallesi’ndedir. Doğu cephedeki pencere alınlığına yerleştirilen inşa kitabesine göre, 1106H./1694–95M. yılında yapılmıştır. Yaptıran Hacı Hasan’dır. Günümüze bazı onarımlarla gelen camii, orijinal özelliğini büyük ölçüde korumakta ve işlevini devam ettirmektedir. Tek kubbeli camiler sınıfına dâhildir. Dıştan yaklaşık 15.00×17.00m. boyutlarında olup, harim ile kuzeydoğu köşesindeki tek şerefeli minareden oluşur. Cami doğu-batı doğrultusunda eğimli bir arazi üzerine kurulmuştur. Cephe duvarlarında, kubbe kasnağında, minare ve mihrapta sarımtrak renginde ince yonu trakit taşı, cümle kapısı ve pencerelerin kemer, lento ve sövelerinde mermer malzeme kullanılmış, kubbe ise kurşun ile kaplanmıştır. Genelinde temiz işçilik göze çarpmaktadır. Harim, köşelerden tromplarla geçilen 12.00m. çapında yarım kubbe ile kapatılmıştır. İç mekâna aydınlık; doğu duvarda bir, diğer duvarlarda ikişer ve kubbe kasnağında dört adet olmak üzere toplam on bir pencereyle sağlanmıştır. Yapı da süslemeler cümle kapısı, pencereler, doğu cephedeki kuş evi ve mihrapta görülür. Camide inşa kitabesi harici mihrap, kapı ve pencerelerde de çeşitli kitabeler vardır.

NİĞDE DIŞARI (ÇELEBİ HÜSAMETTİN) CAMİİ


DIŞARI (ÇELEBİ HÜSAMETTİN) CAMİİ
Saruhan Mahallesi Bor Caddesi Üzerindedir. Yapının inşa kitabesi yoktur, Fakat XVI. yy. yapıldığı sanılmaktadır. Günümüze bazı onarımlarla gelen camii, orijinal özelliğini büyük ölçüde korumakta ve işlevini devam ettirmektedir. Daha önce yıkılan son cemaat yeri aslına uygun yeniden inşa edilmiştir. Yapı, tek kubbeli camiler sınıfındadır. Dıştan 17.10×17.10 m. ölçülerinde harim, kuzeyinde 5.40×17.10 m. ölçülerinde üç kubbeli son cemaat yeri ve kuzeybatı köşesinde yer alan tek şerefeli minareden oluşur. Cephe duvarlarında ve kubbe kasnağında sarımtrak ince yonu trakit taşı, minare de kül renginde mihrapta ise kül rengi kesme taş kullanılmıştır. İtinalı işçilik göze çarpar. Cephe duvarları oldukça yüksek tutulmuştur. Yapının bütün duvarlarında iki sıra pencere açılarak monotonluk giderilmeye çalışılmıştır. Son Cemaat Yeri köşelerden pandantiflerle geçilen üç kubbeyle örtülmüştür. Harime girişi sağlayan 1.15×2.10 m. ölçülerinde cümle kapısı kuzey duvarının ortasına yerleştirilmiş, basık kemer ve söveler mermerden yapılmıştır. İç mekâna aydınlık, her duvarda eşit şekilde sekizi alt sırada, sekizi üst sırada ve biri de kubbe kasnağında olmak üzere on yedi pencereyle sağlanmıştır. Camide aşırı süsleme yoktur. Dikkati çeken bezeme mihrap ve müezzin mahfilindedir.

NİĞDE MURAT PAŞA CAMİİ


MURAT PAŞA CAMİİ
Günümüze bazı onarımlarla gelen camii, orijinal özelliğini büyük ölçüde korumakta ve işlevini devam ettirmektedir. Enine dikdörtgen planlı yapı, dıştan yaklaşık 13.00×30.60 m. boyutlarındadır. Farklı çapta 4 kubbeyle örtülen harimin kuzeybatı köşesinde türbe ve kuzey cephenin doğu tarafına tek şerefeli minare yer alır. Kuzey cephenin orta bölümünde ise önceden üç gözlü son cemaat yerinin olduğu sanılmaktadır. Yapının duvar ve örtü sisteminde sarımtrak renkte ince yonu trakit taşı, payelerde bazalt taşı, minber ile bir kapısında mermer malzeme kullanılmıştır. Temiz bir işçilik vardır. Cepheler de ikişer sıra pencere açılarak duvarların masifliği giderilmiştir. Cami genelinde sade inşa edilmekle birlikte, dikkati çeken bezemeler avlu kapısında, mihrap, minber ve harimin batı bölümündeki ahşap mahfilde görülür. 1081H./16 Eylül 1670 M. tarihinde inşa edilmiştir

NİĞDE HANIM CAMİİ


HANIM CAMİ
Burhan Mahallesi’ndedir. İnşa kitabesine göre; 856H./1452M. Yılında yapılmıştır. Yaptıran Murat’ın Oğlu Hacı Dursun’ dur. Bazı onarımlarla günümüze gelen camii, orijinal özelliğini kısmen yitirmiştir. Dıştan 8.70×16.90 m. ölçülerinde olup, enine dikdörtgen planlı yapı, düz ahşap tavanlı camiler gurubundadır. Son cemaat yeri yoktur. Cami harim ile tek şerefeli minareden oluşur. Yapı oldukça sade inşa edilmiştir.

NİĞDE SUNGURBEY CAMİİ


SUNGURBEY CAMİİ
Caminin inşa kitabesi yoktur. Ancak 1335 yılı civarında yapıldığı düşünülmektedir. İlhanlı döneminde Niğde Valisi olan Sungur Bey tarafından yaptırılmıştır. Caminin mimarı bilinmemektedir. Fakat minber ile muhtemelen kuzey taç kapısının ahşap kapı kanatlarını Hoca Ebubekir, daha sonraki döneme ait doğu taç kapısının ahşap kapı kanatlarını ise Hacı Muhammed isimli ustalar yapmıştır. Niğde Kalesinin güneybatı yönündedir.

 

Bazı onarımlarla günümüze gelen camii, örtü sistemi ve minareler haricinde orijinal özelliğini ve fonksiyonunu korumaktadır. Doğu taç kapısı asıl giriş açıklığı üzerinde 874 H./1469–70 M. tarihli vergi kitabesi bulunur. Muhtemelen bu tarihte cami tamir görmüş olabilir. Yapı barut mahzeni olarak kullanılırken, XVIII. yy. ortalarında mahallede çıkan yangın sonucu cami yanmış, örtü sistemi ve minareler de tamamen yıkılmıştır. Sonrasında tamir edilerek ahşap direkli ve düz toprak damlı cami şeklini almıştır. Yapı 1948 yılı civarı tekrar onarım görmüş doğu taç kapısındaki minarelerden biri yeniden yapılmıştır.

 

Cami, doğu- batı doğrultusunda meyilli bir arazi üzerine inşa edilmiş ve dıştan 28.45×37.10 m. ölçülerindedir. Yapı, harim, doğu ve kuzey cephelerde birer taçkapı ile doğu cephenin güney tarafına camiye bitişik yerleştirilen türbeden müteşekkildir. Camii inşasında sarımtrak renkte ince yonu trakit taşı kullanılmıştır. Yapı inşasında oldukça temiz ve itinalı bir işçilik görülür. Doğu ve kuzey cephelerde birer taç kapıya yer verilmiştir. Ayrıca kuzey cephenin doğu köşesinde merdivenle çıkılan fevkani, “bey kapısı” vardır. Çifte minareli abidevi taç kapının doğu cepheye yapılması arazinin topografik yapısıyla alakalıdır. Doğu taç kapısı eyvan türünde olup, iki yandan birer minareyle sınırlandırılmış ve Türk Mimarisinde kendine özgü seçkin bir yeri vardır. Eyvan Gotik Mimarisinin bir özelliği olarak kaburgalı tonozla kapatılmıştır. Eyvanın yan duvarlarına simetrik yerleştirilen mihrabiyeler, zeminden yüksekte tutulmuştur. Eyvanın duvarları tamamen bitkisel, geometrik ve figürlü süslemeyle dekore edilmiştir. Dikkati çeken en önemli bezeme, mihrabiye ve eyvan köşe sütunceleri arasında kalan ve sekiz kollu yıldızlardan oluşan, geometrik motiflerle bezenen panolar dıştan, kıvrık dallar arasına yerleştirilen çeşitli hayvan başları, spiral kıvrık dalların uçlarında ve aralarındaki boşluğu doldurur vaziyette; kuzey panoda 37 güney panoda ise 42 figür vardır. Bunlar; Kuş, fil, oğlak, at, panter, antilop, ejder, sıçan, boğa, tavşan, maymun, köpek, aslan, koyun, ördek ve balık figürlerinden oluşmaktadır. Bunların On iki hayvanlı Türk Takviminin bir hatırası olarak, taç kapıyı bezemek amacıyla yapıldığını sanmaktayız. Keza, Kuzey Taç Kapı da geometrik, bitkisel ve figürlü bezemelerle dekore edilmiştir. Cami de batı duvarın alt tarafında 4, doğu duvarın alt tarafında 1, üst tarafında 3 ve kuzey duvarın üst tarafında bir pencere orijinal özelliklerini koruyarak günümüze gelmiştir. Cami de ahşap bezemeyi kuzey ve doğu taç ahşap kapıları ile bugün Dışarı Camii’nde bulunan minberin de görmekteyiz. Caminin inşa kitabesi yoktur. Ancak 1335 yılı civarında yapıldığı düşünülmektedir. İlhanlı döneminde Niğde Valisi olan Sungur Bey tarafından yaptırılmıştır. Caminin mimarı bilinmemektedir. Fakat minber ile muhtemelen kuzey taç kapısının ahşap kapı kanatlarını Hoca Ebubekir, daha sonraki döneme ait doğu taç kapısının ahşap kapı kanatlarını ise Hacı Muhammed isimli ustalar yapmıştır. Niğde Kalesinin güneybatı yönündedir.Bazı onarımlarla günümüze gelen camii, örtü sistemi ve minareler haricinde orijinal özelliğini ve fonksiyonunu korumaktadır. Doğu taç kapısı asıl giriş açıklığı üzerinde 874 H./1469–70 M. tarihli vergi kitabesi bulunur. Muhtemelen bu tarihte cami tamir görmüş olabilir. Yapı barut mahzeni olarak kullanılırken, XVIII. yy. ortalarında mahallede çıkan yangın sonucu cami yanmış, örtü sistemi ve minareler de tamamen yıkılmıştır. Sonrasında tamir edilerek ahşap direkli ve düz toprak damlı cami şeklini almıştır. Yapı 1948 yılı civarı tekrar onarım görmüş doğu taç kapısındaki minarelerden biri yeniden yapılmıştır.Cami, doğu- batı doğrultusunda meyilli bir arazi üzerine inşa edilmiş ve dıştan 28.45×37.10 m. ölçülerindedir. Yapı, harim, doğu ve kuzey cephelerde birer taçkapı ile doğu cephenin güney tarafına camiye bitişik yerleştirilen türbeden müteşekkildir. Camii inşasında sarımtrak renkte ince yonu trakit taşı kullanılmıştır. Yapı inşasında oldukça temiz ve itinalı bir işçilik görülür. Doğu ve kuzey cephelerde birer taç kapıya yer verilmiştir. Ayrıca kuzey cephenin doğu köşesinde merdivenle çıkılan fevkani, “bey kapısı” vardır. Çifte minareli abidevi taç kapının doğu cepheye yapılması arazinin topografik yapısıyla alakalıdır. Doğu taç kapısı eyvan türünde olup, iki yandan birer minareyle sınırlandırılmış ve Türk Mimarisinde kendine özgü seçkin bir yeri vardır. Eyvan Gotik Mimarisinin bir özelliği olarak kaburgalı tonozla kapatılmıştır. Eyvanın yan duvarlarına simetrik yerleştirilen mihrabiyeler, zeminden yüksekte tutulmuştur. Eyvanın duvarları tamamen bitkisel, geometrik ve figürlü süslemeyle dekore edilmiştir. Dikkati çeken en önemli bezeme, mihrabiye ve eyvan köşe sütunceleri arasında kalan ve sekiz kollu yıldızlardan oluşan, geometrik motiflerle bezenen panolar dıştan, kıvrık dallar arasına yerleştirilen çeşitli hayvan başları, spiral kıvrık dalların uçlarında ve aralarındaki boşluğu doldurur vaziyette; kuzey panoda 37 güney panoda ise 42 figür vardır. Bunlar; Kuş, fil, oğlak, at, panter, antilop, ejder, sıçan, boğa, tavşan, maymun, köpek, aslan, koyun, ördek ve balık figürlerinden oluşmaktadır. Bunların On iki hayvanlı Türk Takviminin bir hatırası olarak, taç kapıyı bezemek amacıyla yapıldığını sanmaktayız. Keza, Kuzey Taç Kapı da geometrik, bitkisel ve figürlü bezemelerle dekore edilmiştir. Cami de batı duvarın alt tarafında 4, doğu duvarın alt tarafında 1, üst tarafında 3 ve kuzey duvarın üst tarafında bir pencere orijinal özelliklerini koruyarak günümüze gelmiştir. Cami de ahşap bezemeyi kuzey ve doğu taç ahşap kapıları ile bugün Dışarı Camii’nde bulunan minberin de görmekteyiz.

 

NİĞDE ALÂEDDİN CAMİİ


ALÂEDDİN CAMİİ
Niğde sancak beyi Ziynettin Beşare tarafından 1223 yılında yaptırılmıştır. Kitabesine göre yapının mimarları, üstad Sıddık ve kardeşi Gazi’dir. Ayrıca inşa kitabesinde, Müstenireddin adı geçmektedir, bu şahsın caminin inşaatından sorumlu yapım yöneticisi olduğu anlaşılmaktadır. Bazı onarımlarla günümüze gelen cami, orijinal özelliğini büyük ölçüde korumakta ve işlevini devam ettirmektedir. Cami iki kapılıdır. Doğuya bakan kapı üzerinde yaz aylarında 09.30 – 11.00 saatleri arasında güneş ışıklarının bıraktığı gölge, kapının taş maharetli elleriyle işleyen ustanın “ Taçlı Kadın Başı” nı ortaya çıkartmaktadır. Efsaneye göre usta, âşık olduğu ve hiç evlenemeyeceğini bildiği Niğde Sancak beyinin kızına duyduğu aşkı sonsuza dek yaşatmak için konuyu kapı süslemesindeki taşa resmetmiştir. Yapı, harım ile kuzeydoğu köşesine yerleştirilen tek şerefeli minareden oluşmaktadır.

GEZGİN GÖZÜYLE NİĞDE


Niğde ve yöresi antik ören yerleri bakımından oldukça zengindir. Bu ören yerleri kazı buluntularının çoğu Niğde Müzesi’nde sergilenmektedir. Önemli ören yerleri, Köşk Höyük ören yeri (Bor-Bahçeli Kasabası), Göltepe-Kestel ören yeri (Çamardı), Göllüdağ ören yeri (Göllüdağ), Porsuk Höyük ören yeri (Ulukışla-Darboğaz), Tyana ören yeri (Bor-Bahçeli) olarak sıralanabilir.

Kuşkayası Mezarlığı:

Niğde’ye yaklaşık 40 km uzaklıktaki Karaltı Kasabası’nın yakınında bulunmaktadır. Kasabanın Güneybatısında bulunan kaya mezarları bir vadinin iki yamacında sıralanır.

Gümüşler Ören Yeri ve Manastırı:

Niğde’ye 9 km. uzaklıktaki Gümüşler kasabasındadır.Bizans sanatının Anadolu’daki en güzel ve en iyi korunmuş eserlerinden biridir. 1973 yılında arkeolojik sit alanı kabul edilen manastır oldukça büyük ve geniş bir kaya kütlesi içine kazılmıştır. Kaya oyuğu şeklinde dört sütunu bulunan kilisenin duvarlarını freskler kaplamaktadır. Kilisedeki fresklerin güçlü ve canlı anlatımları, barındırdığı yeraltı şehri, büyük mezarlık odası ve oldukça büyük kaya kütlesine kazılmış yerleşim birimleriyle birlikte arıtılmış savunma önlemleri nedeniyle Gümüşler ören yeri ve manastırı döneminin önemli din merkezlerinden biri olduğunu göstermektedir.

YAZI: BUKET COŞKUNER

Konstantin ve Helena Kilisesi yaklaşık 1400 yıldır  ayakta; 1977’de dinamitlenmesine ragmen Bizans sanatının Kapadokya’ daki eşsiz ogelerini hala  taşıyor ve yeni koruyucu örtüsünün altında keşfedilmeyi bekliyor.

SAHİPSİZ MiRAS
Konstantin ve Helena Kilisesi, Kudüs’e uzanan “Kutsal Hac Yolu” Üzerinde, Nigde’de…   On dört  asırı aşıp      1977’de dinamitlenen kiliseden kalanlar kurtanlmayı bekliyor.
Eleni’yi kurtarmak
Kapadokya, Perslerin soyleyişiyle “Guzel Atların Ülkesi” yani “Katpa­
tuka”ydı bir zamanlar. Artık güzel atları yok Kapadokya’ın ama dagları ve kaya­Iarı binlerce yıllık efsaneleri anlatmaya devam eder okumasını bilenlere. Bugün Kapadokya Avanos-Urgup-Goreme uçge­ninde sıkışsa da ilk ve ortaçaglarda sınırları surekli genişleyip daralan ama her zaman jeopolitik önemini korumuş bir bölge oldu. Volkanik kayalardan başka Kapadokya’ya kimligini kazandıran ikin­ci unsur ise, birçogumuzun reddettigi bir miras olan Bizans’ın dini yapılarıdır. Bi­zans Kapadokyası Küçük Asya’nın göbe­ginde, kara ticaret yollarının kilit nokta­sında, yüzlerce yıl kutsal bir merkezdir. Dogunun çin, Hint gibi uygarlıkları bir yana bırakılırsa, bin yüz Yıllık tarihiyle dünyanın en uzun omurlu imparatorluk­larından biridir ve Anadolu toprakların­da sayısız sanat eseri bırakmıştır. Bizans uygarlıgında sanat, ortaçag Avrupa’sında oldugu gibi yalnızca dinin hizmetindey­di. Bizim Bizans, kendilerinin ise Roma dedikleri imparatorlukta, Hıristiyanlıgın devlet dini kabul edildigi 4. yüzyıldan  iti­baren, daha çok da 5. ve 6. yüzyıllarda, imparatorlugun her bölgesinde oldugu gibi, Kapadokya’da da yogun bir imar et­kinligine girişilir. Bu yüzyıllar, istan­bul’da Hagia lrini, Hagia Sofia ve adları daha az bilinen mimari harikaların inşa edildikleri yüzyıllardır.
NİĞDE’DEKİ TARİHİ ESERLER VE TURİSTİK YERLERİ
Niğde ili târihî eserleri ve tabiî güzellikleri bakımından zengin iller arasında yer alır. Selçuklu devri Türk eserleri bakımından Konya, Kayseri ve Sivas’tan sonra gelir. Bakımsızlık yüzünden birçoğu yıkılmıştır.

Niğde Kalesi:

Kalenin temeli M.Ö. 8.yy. da Geç Hitit Döneminde yapılmış, Roma-Bizans Selçuklu, Osmanlı Döneminde onarım görmüştür.

Alâaddin Câmii:

Birinci Alâaddin Keykubâd zamânında Niğde Sancakbeyi Zeyneddin Başara tarafından 1233’te yaptırılmıştır. Selçuklu sanatının günümüze kadar en iyi korunmuş eserlerinden olup, mihrap ve minberi çok güzel bir sanat âbidesidir. Niğde’nin en eski câmisi olup Mîmar Sıddık bin Mahmûd ve kardeşi Gâzi yapmıştır. Sarı ve kül renkli kesme taştan yapılan câminin doğu kapısı son derece güzel geometrik motiflerle süslüdür. Câmi süslemeleri bakımından Selçuklu devrinin en kıymetli eserlerinden biridir. Damalı minâresi câmiye ayrı bir güzellik katmaktadır.

Sungur Bey Câmii ve Türbesi:

Moğol asıllı Sungur Bey tarafından 1335’te yaptırılmıştır. On sekizinci asırda geçirdiği yangından sonra yeniden yapılmıştır. Mîmârî özelliği ve taş işçiliği şahâne olan câminin süslemeleri çok zengindir. İlk yapıldığında iki minâreliydi. Câminin yanında Sungur Beye âit sekiz köşeli bir türbe vardır.

Paşa Câmii:

On beşinci asra âit Osmanlı eseridir. Ali Paşa tarafından yaptırılan câmiyi oğlu Murâd Paşa genişletmiştir. 1909’da tâmir gören câminin yanında türbe ve çeşme vardır.

Şah Mescidi:

Sungur Bey Câmii yakınında olup 1413’te yaptırılmıştır. Kare plânlı bir câmidir.

Hanım Câmii:

Alâaddin Tepesinin doğusunda olup 1452’de yapılmıştır. Arife Hanım tarafından tâmir ettirildiği için Hanım Câmii olarak bilinir. Karamanoğulları devri eseridir.

Dışarı Câmii:

On altıncı asır Osmanlı eseridir. Tek kubbelidir. İnce işçilikli ve sedef kakmalı minber Sungur Bey Câmiinden getirilmiştir.

Ulu Câmi:

Bor ilçesindedir. Karamanoğlu Alâaddin Bey tarafından 1410’da yaptırılmıştır. Câmi dikdörtgen biçimindedir.

Ak Medrese:

Karamanoğlu AlâaddinAli Bey tarafından 1409’da yaptırılmıştır. Adını kapısındaki beyaz mermerden alır. Selçuklu mîmârî tarzının çok güzel bir örneğidir. Ali Bey Medresesi de denir. 1936’da restore edildikten sonra arkeoloji müzesi olarak kullanılmaktadır. Geometrik motiflerle süslü giriş kapısı çok güzeldir.

Saat Kulesi:

Kalenin batı burçlarından birinin üzerine inşa edilmiştir.

Hüdâvend Hâtun Kümbeti:

Moğol İlhanlı vâlisi Sungur Bey zamânında, Dördüncü Kılıç Arslan’ın kızı Hüdâvend Hâtun tarafından 1312 senesinde yaptırılmıştır. Sekizgen plânlı yapı içten kubbe, dıştan piramit çatı ile örtülüdür. Doğusunda bulunan taçkapı yıldız geçmeler ve çeşitli motiflerle süslenmiştir.

Gündoğdu Türbesi:

Hüdâvend Hâtun Kümbetinin yanındadır. 1344’te ölen Hakkı Besvap için yaptırılmıştır. Kare plânlı yapı içten kubbe, dıştan piramit çatı ile örtülüdür. Türbenin kapısı geometrik, bitki ve örgü motiflerinden meydana gelen kuşaklarla çevrilidir.

Sungurbey Kütüphânesi:

Emîr-ül-ümerâ Seyfeddîn Sungur Ağa tarafından 1335 senesinde yaptırılmıştır. Günümüzde İl Halk Kütüphânesi olarak kullanılmaktadır.

Eski Eserler:

Niğde Kalesi:

Selçuklu Sultânı Birinci Alâaddin Keykubat yaptırmıştır. Selçuklu ve Osmanlı devirlerinde onarım gördüğü kitâbe ve motiflerden anlaşılmaktadır. En son Fâtih devrinde İshak Paşanın emriyle tâmir ettirilmiştir. Safevî ve Akkoyunlu tehlikesi sona erince kale tâmir ettirilmemiştir. Bugün kale ve onu çevreleyen üç sıra hâlindeki surlardan pek azı kalmıştır.

Niğde Müzesi:

1976’da yapılmıştır. Antik Çağa âit eserlerle, Selçuk ve Osmanlı devrine âit 12 bin eser sergilenir. Akmedrese de müze olarak kullanılmaktadır.

Tyna Harâbeleri:

Bor ilçesinin Kemerhisar bucağı yakınındaki şehir kalıntıları, Hititlere âit ve M.Ö. 2000 yılında önemli bir merkez olan Tuvana şehrine aittir. 

Güllüdağ Harâbeleri:

Niğde’nin 40 km kuzeyinde Bozköy ve Kömürcü köyleri arasında Güllüdağ’da bir Hitit şehridir. Şehir kalıntıları 3 km2dir ve surlarla çevrilidir. M.Ö. 8. asırda yangın neticesi yıkılmış ve bir daha yapılmamıştır. Savaş ve tapınak kalıntıları vardır.

Kaya Kilise ve Manastırlar:

Roma ve Bizans devrinde Ihlara Vâdisinde kayalara oyulmuş kilise ve manastırlar olup, bâzısı bir saatte gezilecek kadar büyüktür.

Su Kemerleri:

Kemerhisar-Bahçeli kasabaları arasında Roma devrinden kalma su kemerleridir.

Roma Havuzu:

Bahçeli kasabasındadır. Etrâfı mermerle çevrili Roma devrine âit bir havuzdur.

Gümüşler Manastırı:

Niğde’ye 8 km mesâfede Gümüşler kasabasındadır. Roma devrinde yapılmıştır.

Demirkazık Tepesi:

Çok güzel manzaraları olan bu dağ yaz ve kış ayrı güzelliklere sâhiptir. Kayakevinin bulunduğu bu dağ, kış sporlarına müsâittir. Dağcılık tesisleri ve alabalık üretme çiftliği vardır.

Hasan Dağı:

Çok güzel manzaralı bir dağdır. Konik biçimde krater gölü vardır. Kış sporlarına müsâittir.

Köşk:

Bor ilçesinin Bahçeli köyü yakınında yeşillik ve sulak bir mesire yeridir.

Keten Çimeni:

Suyu bol, manzarası güzel ve yeşil bir yayladır.

Kaplıca ve İçmeler:

İl toprakları şifâlı su kaynakları bakımından zengin bir bölgede yer alır. Başlıca kaplıcaları şunlardır.

Kocapınar Suyu ve Çamuru:

İl merkezine 2 km uzaklıkta Niğde-Bor yolu üzerindedir. Suyu mîde, barsak ve romatizmal rahatsızlıklara iyi gelmektedir. Tesisi yoktur.

Kemerhisar İçmesi:

Bor ilçesine 10 km mesâfede Kemerhisar köyü yakınındadır. Suyu içme olarak mîde, barsak, karaciğer ve böbrek hastalıklarında faydalıdır.

Çiftehan Kaplıcaları:

Ulukışla ilçesine 35 km uzaklıkta Çiftehan köyünde olup, Ankara-Adana kara ve demiryolu üzerindedir. Konaklama tesisleri mevcuttur. Kaplıcanın suyu içme olarak, böbrek ve metabolizma bozukluğundan ileri gelen şişmanlık ve gut hastalığına, banyo ile romatizma, nefrit, nevralji, kadın ve cilt hastalıklarına, eklem kireçlenmesine, bâzı bel fıtıkları ile siyatik ağrılarına, kalça ve eklem kireçlenmelerine iyi gelmektedir. 

Kayardı Bağları Mesire Alanı:

İl merkezinin 2km. batısında, Ha­mamlı Köyü’ne kadar devam eden, Uzandı Deresi kenarındaki yeşillik alandır ve gezi-mesire için çok elverişli bir bölgedir.

Fertek Fatih Parkı (Mandilmos):

İl merkezine 10 km. mesafedeki Fertek Kasabası’ndadır. Belediye tarafından yapılan çevre düzenlemeleriyle, mesire için uygundur.

Bahçeli Gezi ve Mesire Alanı:

Bor îlçesi sınırları içindeki. Bahçeli Kasabası’na çok yakın bir alandır. Niğde’nin çok önemli tarihi değerlerinden biri olan Roma Havuzu etrafındaki yeşil alan, mesire yeri olarak kullanılmaktadır. Bu bölge yakın bir zamanda çevre düzenlemesi yapılarak, geniş halk kitlelerinin kullanımına açılacaktır. Ayrıca bölgeye 2 km. uzaklıktaki Kemerhisar Kasabası’nda bulunan M.S. II. yüzyıl Roma Dönemi eserleri olan Su Kemerleri ile birlikte Roma Havuzu çok önemli bir gezi bölgesidir.

Gebere Barajı Mesire Alanı:
İl Merkezinin 12 km kuzeyindeki ba­raj göletinin çevresindeki bölgedir.

Gümüşler Barajı Mesire Alanı:

İl merkezine 9 km. uzaklıktaki Gümüşler Kasabasına yakın baraj göletinin çevresindeki bölgedir.

Ketençimen Mesire Alanı:

Niğde ve Çiftlik İlçesi sınırları arasında, Tepeköy’e yakın konumdaki bölgedir.

Demirkazık Gezi ve Mesire Alanı:

Dağçılık ve Kış Turizmi açısından önem taşıyan Aladağlar’ın eteklerinden geçen Ecemiş Çayı ve Demirkazık Dağevi çevresindeki bölge, mesire alanı olarak kullanılmaktadır. Dağevinden başlayıp Kayseri-Yahyalı Kapuzbaşı Şelaleleri’nde son bulan trekking ve gezi rotası, Niğde turizmi açısından büyük önem taşır. Çamardı İlçesi’ndedir.

Darboğaz-Meydan Gezi ve Mesire Alanı:

Yine dağçılık ve kış turizmi açısından önem taşıyan bir bölgedir. Ulukışla İlçesi sınırları içinde bulunan Bolkarlar da trekking için oldukça elverişlidir. Darboğaz Kasabası çevresin ve kasabaya 8 km. uzaklıktaki Meydan Yaylası mesire alanı olarak kullanılmaktadır.

 

NİĞDE TARİHİ YERLERİ


600 Bin yıllık tarihi geçmişin izlerine tanıklık eden NİĞDE günümüzden itibaren 10 Bin yıllık kesintisiz bir yerleşim Tyana Su Kemerlerimerkezidir. Anadolu Selçuklu dönemi öncesine kadar kent merkezi olarak Tyana (Kemerhisar) kullanılmıştır.  

Anadolu Selçukluları ile birlikte yeni kent merkezi bu günkü Niğde olmuştur. Roma Havuzu

Niğde’de  Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı dönemine kadar uzanan süreçten günümüze birçok tarihi eser ulaşmıştır. Roma dönemi eserleri arasında Roma Havuzu ve Tyana (Kemerhisar) su kemerleri, Bizans döneminden günümüze ulaşan Gümüşler ören yeri, Selçuklu döneminden günümüze ulaşan Alaaddin Camii, Sungurbey Camii, Akmedrese, Hüdavent Hatun Türbesi, Yerhan, Sıraçakıl Han, Sarı Han ve esas şeklini Anadolu Selçukluları döneminden alan Niğde Kalesi ve 19. yüzyılda inşaa edilen saat kulesi ve Osmanlı döneminden günümüze ulaşan Ulukışla Sadrazam Mehmet Paşa Kervansarayı en çok ziyaret edilen yerler arasındadır. ÇİFTEHAN KAPLICALARI DA TARİHİ YERLER ARASINDADIR.

Gümüşler Manastırı Alaaddin Camii

Sungurbey Camii Akmedrese
Hüdavent Hatun Türbesi Sıraçakıl Han

Sarı Han  Yerhan

Niğde Kalesi

Sadrazam Mehmet Paşa Kervansarayı

Niğde’de 19. yüzyıla ait günümüze ulaşan birçok kilise vardır. Bunlar arasında Küçükköy Kilisesi, Kumluca Kilisesi, Konaklı Kilisesi, en büyük kiliseler arasında yer almaktadır.

Sungurbey Mahallesinde bir kilise      Küçükköy Kilisesi

Yeşilburç Kilisesi (Camii)   Hamamlı Kilisesi

Yine 1574 yılına tarihlenen Niğde Merkez ve Bor ilçesinde Sokullu Mehmet Paşa bedestenleri mevcuttur.

Sokullu Mehmet Paşa Bedesteni

Bor Sokullu Mehmet Paşa Bedesteni

HAMAMLARNiğde’de günümüze Çarşı Hamam’ı (XVII. Yüzyıl) ve Murat Paşa Hamam’ı (XVII. Yüzyılın ortaları) gelmiştir. Türk hamam mimarisinin genel özelliklerini taşıyan bu yapılar; soyun­malık, ılıklık, sıcaklık ve halvetleri ile sıcak su deposundan müteşekkildir. Hamamların soyunmalık bölümleri orijinal özelliklerini yitirmekle birlikte, diğer kısımlar asli durum­larını korumuşlardır. Ayrıca Çarşı Hamam’ın­da sıcak su deposu önceden soyunmalık, ılıklık ve sıcaklık bölümleri ile aynı eksen üzerinde yer alırken, sonradan yıkılarak sı­caklığın yan tarafına yerleştirilmiştir. Murat Paşa Hamam’ında ise, sıcak su deposu, arsa durumundan dolayı sıcaklığın yan tarafına yapılmıştır. Niğde Çarşı Hamamı’nın sıcaklık bölümü; merkezi bir mekân etrafında aksi­yal olarak düzenlenmiş, eyvanlar ve köşe halvetlerinden meydana gelir. Murat Paşa Hamamı ise; sıcaklık kısmı, kare bir sıcaklık etrafında sıralanan halvetli hamamlar guru­buna girmektedir.Bor Eski HamamPaşa Hamamı